Pek çok kişi Şeytan’ın varlığına ve dünyamızda kötülük yaptığına inanır. İnsanların zihninde daha az anlaşılır olan şey, Şeytan’ın neden kötü işler yaptığıdır. Onu harekete geçiren güdü nedir? Kötülük yaparak hangi amacı gerçekleştirmeyi ummaktadır? Bunlar, iyi ile kötü arasındaki savaştaki konuları anlayabilmemiz için yanıtlamak istediğimiz sorular. Bu dersimiz Şeytan’ın işi hakkında şimdiye dek öğrendiklerimizi pekiştirecek ve buna daha önce görmediğimiz bir boyut da ekleyecek. Konumuza giriş için, Anadolu tarihinden bir öykü okuyalım.
Bergama, yani antik Pergamum, İzmir’in kuzeyinde iki saatlik araba yolculuğuyla ulaşılan bir kent. Bazıları Truva’nın yıkımından kaçanların antik Pergamum kentini kurduklarını düşünüyor Gerçek her neyse, Büyük İskender’in zamanında kent Greklerin elindeydi. İskender öldüğünde Pergamum’un denetimini generallerinden biri olan Lisimakus ele geçirdi. Daniel 7. bölüm üzerine dersimizde24 dört başlı bir pars olduğunu hatırlıyor musunuz? İşte o pars İskender’in yönettiği Grek krallığını simgeliyordu. İskender öldüğünde krallığı her biri dört generalinden biri tarafından yönetilen dört parçaya bölündü. Lisimakus bu dört krallıktan birinin kralıydı.
Lisimakus öldükten sonra Pergamum Attalos hanedanının yöne- timinde büyük bir krallığa dönüştü. Krallık gelişti ve Roma’dan bağımsızdı. Fakat M.Ö. 133 yılında son kral III. Attalos veliaht bırakmadan öldü ve krallığı Roma’ya miras bıraktı. Roma devreye girmekte çabuk davranmadı ve Aristonikos adlı bir adam ilginç bir iddiayla ortaya çıktı. III. Attalos’un üvey kardeşi ve tahtın varisi olduğunu söyledi!
Aristonikos, III. Attalos’un babası olan II. Eumenes’in kendisinin de babası olduğunu söyledi. Anlaşılan Pergamum’un Romalıların eline geçmesinden yana değildi. Böylece isyan başlattı ve kendisini kral ilan etti. Hakimiyetini İzmir ve Efes gibi çeşitli kentlere kadar yaymaya çalıştıysa da, başarılı olamadı. Aristonikos Pergamum üzerindeki denetimini kaybediyordu, bu nedenle ilginç bir teklifte bulunarak halkın desteğini kazanmaya çalıştı.
Bağlılıklarına karşılık olarak fakirlere ekonomik ve sosyal imkânlar ile, kölelere özgürlük vaat etti. Doğrusu, krallığı pek uzun ömürlü olmadı. Pergamum kentleri, Bitinya (bugünkü İznik ve Sakarya bölgesi) ve Kapadokya (günümüzde Nevşehir civarı) krallarından destek alarak ona karşı isyan etti. Roma’dan beş elçi ile ordular geldiğinde Aristonikos’u yakalayarak esir ettiler. Tarihçi Strabon’a göre, bir Roma hapishanesinde intihar etti.
Bu öyküyü aklımızda tutarak, Şeytan’ın İsa’ya Yahya tarafından vaftiz edildikten sonra çölde nasıl yaklaştığını görelim. Olayı anla- mak için, Vaftizci Yahya’nın görevinin ‘Rabb’in yolunu hazırlamak, O’nun patikalarını düz etmek’ olduğunu hatırlamamız önemli.25 Yahya, gelmekte olanın Rabb’in ta kendisi olduğunu anlamıştı. İsa’nın bakireden doğacağının ve adının “Allah bizimle” anlamına gelen İmmanuel olacağının önceden bildirildiğini hatırlarsınız.26 Yahya İsa’yı vaftiz ettikten sonra gökten şu sözleri söyleyen bir ses duymuştu:
“Sen benim sevgili Oğlum’sun, senden hoşnudum.”27
Önceki derslerimizden birinde28 İsa’nın benzersiz “Allah’ın Oğlu” unvanını taşıdığını öğrenmiştik. Tabii ki, Atatürk’ün Türk halkının biyolojik babası olmadığı gibi, İsa da Allah’ın biyolojik oğlu değil. Fakat İsa’nın Allah ile öyle benzersiz bir ilişkisi var ki, Allah O’na “oğlum” diyor. Bu dersimizi işlerken bunu aklımızda tutmamız son derece önemli, çünkü Şeytan İsa’ya tam da bu konuda meydan okudu. Matta 4. bölüm, 1–4 ayetlerini okuyarak başlayalım:
1 Bundan sonra İsa, İblis tarafından denenmek üzere Ruh aracılığıyla çöle götürüldü. 2 İsa kırk gün kırk gece oruç tuttuktan sonra acıktı. 3 O zaman Ayartıcı yaklaşıp, “Tanrı’nın Oğlu’ysan, söyle şu taşlar ekmek olsun” dedi. 4 İsa ona şu karşılığı verdi: “‘İnsan yalnız ekmekle yaşamaz, Tanrı’nın ağzından çıkan her sözle yaşar’ diye yazılmıştır.”
Şeytan’ın ne yaptığını gördünüz mü? “Tanrı’nın Oğlu’ysan” diyerek İsa’nın kimliğini sorguladı. Başka bir deyişle,
“Allah’ın senin olduğunu iddia ettiği kişi olduğunu kanıtla.”
İsa vaftiz olduğunda, Allah’ın, kendisinin O’nun oğlu olduğunu ilan ettiğini duydu. 40 gün oruç tuttuktan sonra, Şeytan’ın yapmaya çalıştığı ilk şey neydi? İsa’yı kendi kimliğinden ve “Oğul” unvanının gerçek olduğundan şüphelendirmeye çalıştı. Şeytan İsa’ya Allah’ın Oğlu denilmesiyle neden ilgilensin? Çünkü belki de bu, yalnızca bir unvanın ötesindedir! “Oğul” sözcüğü, bir kimlik, bir ilişki bildiriyor. Şeytan İsa’yı kendi kişiliğinden ve Allah’ın O’nunla ilgili hislerinden şüpheye düşürebilirse, O’nu Allah’ın kendisine verdiği görevden de şüpheye düşürebilirdi. Başka bir deyişle, Şeytan İsa’yı Allah’ın dediğine inanmaktan alıkoymaya çalışıyordu. Adem ile Havva’yı da tıpkı bu şekilde kandırmıştı.
Şeytan Havva’ya şöyle demişti, “Tanrı gerçekten, ‘Bahçedeki ağaçların hiçbirinin meyvesini yemeyin’ dedi mi?”29
Şeytan’ın sözleri hem doğru değildi, hem de özellikle Havva’nın aklında belirsizlik yaratacak şekilde söylenmişti. Şeytan, Havva’yı Allah’ın onların bu kadar güzel ve ne s görünümlü bir meyveyi yemelerine izin vermediğine göre, insana duyduğu sevginin ve merhametin gerçek olamayacağına inandırmaya çalıştı. Şeytan aynı tekniği kullanarak Allah’ın İsa’ya sevgisinin ve O’nu doğrulamasının gerçek olmadığını ima etti. İsa gerçekten Allah’ın Oğlu olsaydı, nasıl çölde vahşi hayvanlarla baş başa bırakılabilirdi? Nasıl ölüm derecesinde aç bırakılacaktı? Şeytan İsa’yı ayartarak Allah’ın O’nun kimliği hakkında söylediğine inanmamasını sağlamaya çalışıyordu. Allah’ın sözüne inançsızlık dünyaya günahı getiren şeydi, İsa da tam bu noktada ayartılıyordu. Şeytan İsa’nın Allah’ın sözünden şüphelenerek günaha düşmesini, böylece tıpkı Adem ile Havva gibi yenilgiye uğramasını istiyordu. Kısacası, İsa Şeytan’ın denetimi altına girecekti. Bu Şeytan için neden bu kadar önemliydi?
Bir zamanlar “parlak yıldız”30 olarak tanımlanan Şeytan’ın düşüşü hakkındaki bilgilerimizi kısaca gözden geçirelim. Kaderi Değiştiren 3, 11. derste Şeytan’ın bir zamanlar koruyucu bir keruv olduğunu öğrenmiştik.31 Koruyucu keruv, Allah’ın yanında duran meleklerden biridir. Güzelliğinden ötürü gurura kapıldı ve evrenin tahtında Allah’ın yerini almak istedi.32 Daha sonra Şeytan Aden Bahçesi’ne gelerek,33 Havva’ya şunları söyledi:
“Kesinlikle ölmezsiniz. Çünkü Tanrı biliyor ki, o ağacın meyvesini yediğinizde gözleriniz açılacak, iyiyle kötüyü bilerek
Tanrı gibi olacaksınız.”34
Şeytan Havva’ya Allah’ın iyi şeyleri bencilce ondan sakladığını telkin etti ve Havva’nın buna sahip olabileceğini söyleyerek kendini yüceltti.
Eyüp kitapçığında, Şeytan Allah’a şöyle dedi:
“Eyüp Tanrı’dan boşuna mı korkuyor? Onu, ev halkını, sahip olduğu her şeyi sen çitle çevirip korumadın mı? Elleriyle yaptığı her şeyi bereketli kıldın. Sürüleri bütün ülkeye yayıldı. Ama elini uzatır da sahip olduğu her şeyi yok edersen, yüzüne karşı sövecektir.”35
Şeytan’ın sözlerinde ima edilen, Allah’ın yönetiminin temelini, Allah’ın özverili sevgi olarak belirttiği bu temeli sorgulamaktadır. Şeytan, Eyüp’ün sadakatinin Allah’tan aldığı fiziksel faydalara dayalı olduğunu iddia etti. Başka bir deyişle, Allah’a bağlılığı sevgi temeline değil, bencilce kazanca dayalıydı.
Şeytan Allah’ın krallığına karşı isyanını O’nu baskıcılıkla ve bencillikle suçlayarak pekiştirdi. İlginç bir şekilde, Allah yeryüzünün hakimiyetini Adem ile Havva’ya vermişti. Eğer O bencil olsaydı Adem ile Havva’nın yeryüzüne hükmetmesine neden izin verirdi ki? Ancak, günah işlediklerinde yeryüzü üzerindeki hakimiyetlerini Şeytan’a vermiş oldular. İnsanlığın şansına, Allah Şeytan’ın gasp ettiği hakimiyetin kırılacağını söyledi. Allah Aden Bahçesinde Şeytan’a şöyle dedi:
“Seninle kadını, onun soyuyla senin soyunu birbirinize düşman edeceğim. Onun soyu senin başını ezecek, sen onun topuğuna saldıracaksın.”36
Şeytan bu sözleri hatırlıyordu. Böylece geleceği önceden bildirilen Mesih’in, Havva’nın soyunun aleyhinde çalıştı. Şeytan, kendisine verilen “Oğul” unvanını taşıyan İsa’nın Allah’la özel bir ilişkisi olduğunu biliyordu. Bu unvan İsa’nın Şeytan’ın dünya üzerindeki hakimiyetini yıkacak güce sahip olduğunu belirtmektedir. İsa Allah’ın insanları günahlarından kurtarma tasarısın temel taşıdır ve Şeytan O’nu engellemek için elinden geleni yapmaktadır.
Matta 4. bölüm, 5–7 ayetlerini okuyarak devam edelim:
5–6 Sonra İblis O’nu kutsal kente götürdü. Tapınağın tepesine çıkarıp, “Tanrı’nın Oğlu’ysan, kendini aşağı at” dedi, “Çünkü şöyle yazılmıştır: ‘Tanrı, senin için meleklerine buyruk verecek.’ ‘Ayağın bir taşa çarpmasın diye Seni elleri üzerinde taşıyacaklar.’” 7 İsa İblis’e şu karşılığı verdi: “‘Tanrın Rab’bi denemeyeceksin’ diye de yazılmıştır.”
Şeytan yeniden İsa’ya “Oğul” olarak benzersiz statüsü hakkında meydan okuyor. Bir kralın oğlu krallığın diğer tebaasının üzerindedir. Şeytan Allah’ın tahtına oturmayı ve kral olmayı istemişti. Fakat statüsü Şeytan’dan daha yüksek olan İsa, onun yoluna çıkıyordu. Şeytan’ın gerçekten İsa’yı hileyle öldürmeye ve rakibini ortadan kaldırmaya çalıştığını görüyoruz.
Şeytan kutsal yazıdan alıntı yapıyor, fakat onun yorumu yalnızca aldatıcı değil, aynı zamanda eksik. Şeytan şöyle dedi:
“Çünkü... Tanrı, senin için meleklerine buyruk verecek.” Fakat şu sözleri atladı:
“Bütün yollarında seni tutsunlar diye.”37
Bu birinci bölüm önemli, çünkü “bütün yollarında” ifadesi Rabb’in yolları anlamına gelir. Allah’ın doğruluğunu sınamak için, kendimizi Allah’ın mucizelerinin bizi kurtarması gereken durumlara sokmamalıyız. Gerçek imanın taklidi cüretkârlıktır.
Şeytan İsa’ya şöyle dedi, “Kendini aşağı at.”
Şeytan bizi günaha ayartabilir, fakat zorlayamaz. Biz yalnızca kendi rızamızla günah işleriz.
Şeytan’ın Allah’a karşı öfkesinde ve isyanında gördüğümüz ilave bir boyut da, bunun aynı zamanda şiddetle İsa’ya yönelik olması. Şeytan’ın İsa’yı üçüncü ve son kez ayartışında, bu konuyu daha net bir şekilde görüyoruz. Bundan sonra neler olduğunu görmek için Matta 4. bölüm, 8–10 ayetlerine bakalım:
8 İblis bu kez İsa’yı çok yüksek bir dağa çıkardı. O’na bütün görkemiyle dünya ülkelerini göstererek, 9 “Yere kapanıp bana taparsan, bütün bunları sana vereceğim” dedi. 10 İsa ona şöyle karşılık verdi: “Çekil git, Şeytan! ‘Tanrın Rab’be tapacak, yalnız O’na kulluk edeceksin’ diye yazılmıştır.”
Şeytan İsa’ya tüm dünya krallıklarını vermeyi teklif ederek, bunu yapmaya yetkisi olduğu iddiasında bulunuyordu. İsa Şeytan’ın iddiasına itiraz etmedi. Neden? Çünkü Adem günah işlediğinde dünyanın egemenliğini Şeytan’a vermişti ve Şeytan da bunu bir ölçüde denetimine almıştı. Fakat Pergamumlu asi Aristonikos gibi, Şeytan da krallığın gerçek sahibi değildir. O bir gaspçıdır. Aristonikos iktidarın Roma yerine kendisinde olması halinde yurttaşlara daha fazla özgürlük vadetti. Aynı şekilde Şeytan da insanlara, Havva’ya telkin ettiği gibi, şunları söylemektedir:
“Yönetici olarak beni desteklerseniz, size Allah’ın verdiğinden daha büyük özgürlükler veririm. Tanrılar gibi olursunuz.”
Şeytan kendisine ibadet edilmesini ister. Bunu açıkça söyler. İsa Şeytan’a eğilip tapınsaydı, Şeytan İsa’nın özel unvanını ve yetkisini çalardı; tıpkı Adem’den çaldığı gibi. İsa Şeytan’a itaat etseydi, Allah tarafından kendisine verilmiş olan egemenliği başkasına vermiş olurdu. Kime itaat edersek onun hizmetkârı oluruz. Aristonikos’un kralın oğlu ve tahtın yasal varisi olduğu iddiasında bulunduğu gibi, Şeytan da evrenin tahtında oturma hakkı olduğunu haksız bir şekilde iddia ediyor.
Mesih ile Şeytan arasında sürmekte olan bir güç mücadelesi vardır. Allah, İsa’nın Oğul olduğunu söylüyor. İsa, Şeytan’dan daha yüksek bir statüye sahiptir. Şeytan kendisine Tanrı gibi tapınılmasını istemektedir, fakat kendisinden daha büyük biri varken bunu elde edemez. Bu nedenle kendisini İsa’nın üzerine çıkarmaya çalışmaktadır.
Şeytan İsa’yı Allah’ın iradesinin dışına çıkması için üç farklı şekil- de ayartmaya çalıştı. İsa, Şeytan’ın imalarını geçersiz çıkarmak için üç kez Eski Ahit’ten alıntı yaptı. Ayartıya karşı bizim de özel bir silahımız var; bu da Allah’ın sözüdür.
Yanlışlık yapmak için ayartıldığınızda ne yaparsınız? Yardım için Allah’a dua eder misiniz? Yapılması gereken şey budur. Ayrıca, Allah’ın sözünde bulunan emirleri ve vaatleri tekrarlayarak ayartıya karşı ruhunuzu güçlendirebilirsiniz. Bu gibi durumlar için, kutsal yazıları ezberlemek çok önemlidir.
Allah şöyle demişti:
“Tanrınız RAB’bin sizi kırk yıl boyunca çölde dolaştırdığı uzun yolculuğu anımsayın! Buyruklarına uyup uymayacağınızı, amacınızın ne olduğunu öğrenmek için sizi sıkıntılara sokarak sınadı. Sizi aç bırakarak sıkıntıya soktu. Sonra sizin de atalarınızın da bilmediği man ile sizi doyurdu. İnsanın yalnız ekmekle yaşamadığını, RAB’bin ağzından çıkan her sözle yaşadığını size öğretmek için yaptı bunu.”38
Gündelik ekmeğimiz için Allah’a bağımlıyız. Allah çölde İsraillilere kendisi olmasaydı açlıktan öleceklerini gösterdi. Ancak bu, ebedî ölüm sorununu çözmüyor. Allah, O’na güvenir ve O’nun sözüne itaat edersek ne bu hayatta, ne de ebedî hayatta terk edilmeyeceğimizi onlara gösterdiği gibi bize de göstermektedir.
Şeytan her bir kişiye gelerek, gündelik faaliyetlerini yerine getirirken Allah’a kulluk edemeyecekleri bir durum meydana getirecektir. Allah’ın sözüne itaatleri, geçim vasıtalarının kesilmesine neden olacak gibi görünebilir. Şeytan, hayatta kalabilmek için Allah’ın emirlerini bozmanın gerektiğini ileri sürecektir. Fakat İsa, Allah’ın iradesinden ayrılmaktansa sıkıntı çekmenin daha iyi olacağını örnekleyerek gösterdi. Soracağımız soru şu olmalıdır:
“Allah’ın emri nedir, O’nun vaadi nedir?”
Böylece, Allah’ın isteğini yerine getirmeli ve sonuçları Allah’a bırakmalıyız. Matta 4. bölüm, 11. ayeti okuyarak öyküyü bitirelim:
11 Bunun üzerine İblis İsa’yı bırakıp gitti. Melekler gelip İsa’ya hizmet ettiler.
Şeytan’ın çölde İsa’yı denemesinin ardından, meleklerin gelerek O’na hizmet ettiklerini görüyoruz. Melekler bu dünyada meydana gelen olaylarda gerçekten rol oynarlar. Biz onları göremeyiz. Fakat belli ki Şeytan’ın tarafında olan kötü melekler ve Mesih’in tarafında olan iyi melekler vardır.
Mesih’in melekleri bize hizmet ederler, bizi korurlar, hatta kimi zaman hayatlarımızı kurtarırlar. Allah bizi günahla ve kötülükle olan çatışmada yalnız bırakmamıştır. Onları göremesek de, melekler gerçek imanlılara yardım ederler.
Bu dersimizde Şeytan’ın Allah’a isyanının, yalanlarıyla İsa’ya saldırdığında yeni bir boyuta ulaştığını gördük. Şeytan, İsa’nın “Oğul” unvanını sorguladı. İsa’yı kendisine tapınmaya ikna etmeye çalıştı. Kıskançlığın ve kendini yüceltmenin bir kişiyi kötülük etmeye nasıl teşvik ettiğini bir örnekle görelim.
Uçar bey bir hastanenin travma merkezinde doktordu. Bir gün bir toplantı için o sinden ayrılması gerekti. Hemşirelere şöyle dedi:
“Yetki ve sorumluluğu Tunç Bey’e veriyorum. Sorularınız olursa, ona sorun.”
Ne var ki, Namık Bey travma merkezindeki diğer doktorlardan biriydi ve yetkinin kendisinde olmasını istiyordu. Böylece hemşirelere emirler vermeye başladı. Hemşireler karşı çıktıklarında şöyle dedi:
“Uçar Bey yetki ve sorumluluğu bana verdi. Ben doktorum. Size söyleneni yapın.”
Doğal olarak, hemşireler doktorun emirlerini yerine getirmemekten çekiniyorlardı. Fakat onun Uçar Bey’in kararına isyanından ve Tunç Bey’in yetkisine saygısızlığından rahatsızdılar. Namık Bey’in iddiasını kabul etmekten çekindiler. Namık Bey, yetkisinin şüphe altında olduğunu görerek, herkesin önünde Tunç Bey’in itibarını sarsmaya karar verdi. Namık, Tunç Bey’in hata yapmasını sağlarsa yetkinin kendisinde olacağına inanıyordu.
Namık Bey Tunç Bey’e şöyle bir teklifte bulundu:
“Bak, bu hastayı taburcu edebilirsin. Tek bir intrakraniyal kanama yüzünden 24 saat gözetim altında tutulmasına gerek yok. Zaten yarası 5 mm’den az ve pıhtılaşma bozukluğu geçmişi, zehirlenme ve çoklu bağlı zedelenmesi yok. Başka hastalar geliyor, yatağa ihtiyacımız var.”
Tunç Bey bu koşullarda hastayı taburcu etmenin riskinin çok düşük olduğunu biliyordu. Ancak bu durumlarda hastane protokolünün 24 saat gözetim olduğunu da biliyordu. Tunç Bey protokolü bozmayı reddetti. Bunun kendisinin ve diğer personelin daha çok çalışmasını gerektireceğini biliyordu. Gerçekten de daha fazla hasta için yer açmak zorundaydılar.
Uçar Bey döndüğünde ve durumu öğrendiğinde, Tunç Beyi kararından ve fazladan çalışmasından ötürü tebrik etti.
“Protokollerimizin var olmasının bir nedeni var. Burada olmadığım zaman doğru olanı yapman için sana güvenebileceğimi anlıyorum.”
Namık Bey, Tunç Bey’e teklifini hastaların yararına olması için yapmadı. Kıskanmıştı ve Tunç Bey’in üstün mevkiinden düştüğünü görmek istiyordu. Başka birini alaşağı ederek kendisini yüceltmeye çalışıyordu.
Şeytan, İsa’nın Allah’ın sözünden şüphelenmesini sağlayarak, O’nun Mesih ve “Oğul” mevkiini gasp etmeye çalıştı. Fakat İsa dinlemedi. O, Allah’a ve emirlerine sadık kaldı. İsa, Şeytan’ın imalarını etkisiz hale getirmek için kutsal yazıların vaatlerine dayandı. Şeytan İsa’ya baktığında, kendisini yok edecek olan “kadının soyunu” gördü. İsa Şeytan’a baktığında, ezilmesi gereken bir yılan gördü. İsa bu kez Şeytan’ın başını ezmemiş olsa da, onun zamanı geliyor!
Tartışma Soruları
1. Ayetleri tekrar okuyun. İsa’yı çöle yönlendiren kimdi?
2. Kendi hatanızın sonucu olmayan zor durumlarla karşı karşıya kaldığınızda, İsa’nın çöldeki deneyimi imanınızı nasıl
güçlendirebilir?
3. Kıskançlığı işbaşında gördüğünüz bir zamanı düşünün. Sonucu ne oldu?
4. Şeytan açıkça İsa’yı yok etmek için çalışıyordu. Şeytan bugün de çalışmaktadır. O nasıl çalışır ve neyi
gerçekleştirmeyi ummaktadır?
5. Bugün İsa’nın “Oğul” unvanını sorgulayan kişiler var mıdır? Sizce İsa buna nasıl karşılık verirdi?
24 Bkz. Kaderi Değiştiren 3, ders 17.
25 Bkz. Markos 1:3.
26 Bkz. Matta 1:23.
27 Bkz. Markos 1:11.
28 Bkz. Kaderi Değiştiren 4, ders 3.
29 Bkz. Yaratılış 3:1.
30 Bkz. Yeşaya 14:12.
31 Bkz. Hezekiel 28:14.
32 Bkz. Yeşaya 14:13; Hezekiel 28:17.
33 Bkz. Hezekiel 28:13.
34 Bkz. Yaratılış 3:4, 5.
35 Bkz. Eyüp 1:9–11.
36 Bkz. Yaratılış 3:15.
37 Bkz. Mezmur 91:11 (KM).
38 Bkz. Yasa’nın Tekrarı 8:2, 3.
Bergama, yani antik Pergamum, İzmir’in kuzeyinde iki saatlik araba yolculuğuyla ulaşılan bir kent. Bazıları Truva’nın yıkımından kaçanların antik Pergamum kentini kurduklarını düşünüyor Gerçek her neyse, Büyük İskender’in zamanında kent Greklerin elindeydi. İskender öldüğünde Pergamum’un denetimini generallerinden biri olan Lisimakus ele geçirdi. Daniel 7. bölüm üzerine dersimizde24 dört başlı bir pars olduğunu hatırlıyor musunuz? İşte o pars İskender’in yönettiği Grek krallığını simgeliyordu. İskender öldüğünde krallığı her biri dört generalinden biri tarafından yönetilen dört parçaya bölündü. Lisimakus bu dört krallıktan birinin kralıydı.
Lisimakus öldükten sonra Pergamum Attalos hanedanının yöne- timinde büyük bir krallığa dönüştü. Krallık gelişti ve Roma’dan bağımsızdı. Fakat M.Ö. 133 yılında son kral III. Attalos veliaht bırakmadan öldü ve krallığı Roma’ya miras bıraktı. Roma devreye girmekte çabuk davranmadı ve Aristonikos adlı bir adam ilginç bir iddiayla ortaya çıktı. III. Attalos’un üvey kardeşi ve tahtın varisi olduğunu söyledi!
Aristonikos, III. Attalos’un babası olan II. Eumenes’in kendisinin de babası olduğunu söyledi. Anlaşılan Pergamum’un Romalıların eline geçmesinden yana değildi. Böylece isyan başlattı ve kendisini kral ilan etti. Hakimiyetini İzmir ve Efes gibi çeşitli kentlere kadar yaymaya çalıştıysa da, başarılı olamadı. Aristonikos Pergamum üzerindeki denetimini kaybediyordu, bu nedenle ilginç bir teklifte bulunarak halkın desteğini kazanmaya çalıştı.
Bağlılıklarına karşılık olarak fakirlere ekonomik ve sosyal imkânlar ile, kölelere özgürlük vaat etti. Doğrusu, krallığı pek uzun ömürlü olmadı. Pergamum kentleri, Bitinya (bugünkü İznik ve Sakarya bölgesi) ve Kapadokya (günümüzde Nevşehir civarı) krallarından destek alarak ona karşı isyan etti. Roma’dan beş elçi ile ordular geldiğinde Aristonikos’u yakalayarak esir ettiler. Tarihçi Strabon’a göre, bir Roma hapishanesinde intihar etti.
Bu öyküyü aklımızda tutarak, Şeytan’ın İsa’ya Yahya tarafından vaftiz edildikten sonra çölde nasıl yaklaştığını görelim. Olayı anla- mak için, Vaftizci Yahya’nın görevinin ‘Rabb’in yolunu hazırlamak, O’nun patikalarını düz etmek’ olduğunu hatırlamamız önemli.25 Yahya, gelmekte olanın Rabb’in ta kendisi olduğunu anlamıştı. İsa’nın bakireden doğacağının ve adının “Allah bizimle” anlamına gelen İmmanuel olacağının önceden bildirildiğini hatırlarsınız.26 Yahya İsa’yı vaftiz ettikten sonra gökten şu sözleri söyleyen bir ses duymuştu:
“Sen benim sevgili Oğlum’sun, senden hoşnudum.”27
Önceki derslerimizden birinde28 İsa’nın benzersiz “Allah’ın Oğlu” unvanını taşıdığını öğrenmiştik. Tabii ki, Atatürk’ün Türk halkının biyolojik babası olmadığı gibi, İsa da Allah’ın biyolojik oğlu değil. Fakat İsa’nın Allah ile öyle benzersiz bir ilişkisi var ki, Allah O’na “oğlum” diyor. Bu dersimizi işlerken bunu aklımızda tutmamız son derece önemli, çünkü Şeytan İsa’ya tam da bu konuda meydan okudu. Matta 4. bölüm, 1–4 ayetlerini okuyarak başlayalım:
1 Bundan sonra İsa, İblis tarafından denenmek üzere Ruh aracılığıyla çöle götürüldü. 2 İsa kırk gün kırk gece oruç tuttuktan sonra acıktı. 3 O zaman Ayartıcı yaklaşıp, “Tanrı’nın Oğlu’ysan, söyle şu taşlar ekmek olsun” dedi. 4 İsa ona şu karşılığı verdi: “‘İnsan yalnız ekmekle yaşamaz, Tanrı’nın ağzından çıkan her sözle yaşar’ diye yazılmıştır.”
Şeytan’ın ne yaptığını gördünüz mü? “Tanrı’nın Oğlu’ysan” diyerek İsa’nın kimliğini sorguladı. Başka bir deyişle,
“Allah’ın senin olduğunu iddia ettiği kişi olduğunu kanıtla.”
İsa vaftiz olduğunda, Allah’ın, kendisinin O’nun oğlu olduğunu ilan ettiğini duydu. 40 gün oruç tuttuktan sonra, Şeytan’ın yapmaya çalıştığı ilk şey neydi? İsa’yı kendi kimliğinden ve “Oğul” unvanının gerçek olduğundan şüphelendirmeye çalıştı. Şeytan İsa’ya Allah’ın Oğlu denilmesiyle neden ilgilensin? Çünkü belki de bu, yalnızca bir unvanın ötesindedir! “Oğul” sözcüğü, bir kimlik, bir ilişki bildiriyor. Şeytan İsa’yı kendi kişiliğinden ve Allah’ın O’nunla ilgili hislerinden şüpheye düşürebilirse, O’nu Allah’ın kendisine verdiği görevden de şüpheye düşürebilirdi. Başka bir deyişle, Şeytan İsa’yı Allah’ın dediğine inanmaktan alıkoymaya çalışıyordu. Adem ile Havva’yı da tıpkı bu şekilde kandırmıştı.
Şeytan Havva’ya şöyle demişti, “Tanrı gerçekten, ‘Bahçedeki ağaçların hiçbirinin meyvesini yemeyin’ dedi mi?”29
Şeytan’ın sözleri hem doğru değildi, hem de özellikle Havva’nın aklında belirsizlik yaratacak şekilde söylenmişti. Şeytan, Havva’yı Allah’ın onların bu kadar güzel ve ne s görünümlü bir meyveyi yemelerine izin vermediğine göre, insana duyduğu sevginin ve merhametin gerçek olamayacağına inandırmaya çalıştı. Şeytan aynı tekniği kullanarak Allah’ın İsa’ya sevgisinin ve O’nu doğrulamasının gerçek olmadığını ima etti. İsa gerçekten Allah’ın Oğlu olsaydı, nasıl çölde vahşi hayvanlarla baş başa bırakılabilirdi? Nasıl ölüm derecesinde aç bırakılacaktı? Şeytan İsa’yı ayartarak Allah’ın O’nun kimliği hakkında söylediğine inanmamasını sağlamaya çalışıyordu. Allah’ın sözüne inançsızlık dünyaya günahı getiren şeydi, İsa da tam bu noktada ayartılıyordu. Şeytan İsa’nın Allah’ın sözünden şüphelenerek günaha düşmesini, böylece tıpkı Adem ile Havva gibi yenilgiye uğramasını istiyordu. Kısacası, İsa Şeytan’ın denetimi altına girecekti. Bu Şeytan için neden bu kadar önemliydi?
Bir zamanlar “parlak yıldız”30 olarak tanımlanan Şeytan’ın düşüşü hakkındaki bilgilerimizi kısaca gözden geçirelim. Kaderi Değiştiren 3, 11. derste Şeytan’ın bir zamanlar koruyucu bir keruv olduğunu öğrenmiştik.31 Koruyucu keruv, Allah’ın yanında duran meleklerden biridir. Güzelliğinden ötürü gurura kapıldı ve evrenin tahtında Allah’ın yerini almak istedi.32 Daha sonra Şeytan Aden Bahçesi’ne gelerek,33 Havva’ya şunları söyledi:
“Kesinlikle ölmezsiniz. Çünkü Tanrı biliyor ki, o ağacın meyvesini yediğinizde gözleriniz açılacak, iyiyle kötüyü bilerek
Tanrı gibi olacaksınız.”34
Şeytan Havva’ya Allah’ın iyi şeyleri bencilce ondan sakladığını telkin etti ve Havva’nın buna sahip olabileceğini söyleyerek kendini yüceltti.
Eyüp kitapçığında, Şeytan Allah’a şöyle dedi:
“Eyüp Tanrı’dan boşuna mı korkuyor? Onu, ev halkını, sahip olduğu her şeyi sen çitle çevirip korumadın mı? Elleriyle yaptığı her şeyi bereketli kıldın. Sürüleri bütün ülkeye yayıldı. Ama elini uzatır da sahip olduğu her şeyi yok edersen, yüzüne karşı sövecektir.”35
Şeytan’ın sözlerinde ima edilen, Allah’ın yönetiminin temelini, Allah’ın özverili sevgi olarak belirttiği bu temeli sorgulamaktadır. Şeytan, Eyüp’ün sadakatinin Allah’tan aldığı fiziksel faydalara dayalı olduğunu iddia etti. Başka bir deyişle, Allah’a bağlılığı sevgi temeline değil, bencilce kazanca dayalıydı.
Şeytan Allah’ın krallığına karşı isyanını O’nu baskıcılıkla ve bencillikle suçlayarak pekiştirdi. İlginç bir şekilde, Allah yeryüzünün hakimiyetini Adem ile Havva’ya vermişti. Eğer O bencil olsaydı Adem ile Havva’nın yeryüzüne hükmetmesine neden izin verirdi ki? Ancak, günah işlediklerinde yeryüzü üzerindeki hakimiyetlerini Şeytan’a vermiş oldular. İnsanlığın şansına, Allah Şeytan’ın gasp ettiği hakimiyetin kırılacağını söyledi. Allah Aden Bahçesinde Şeytan’a şöyle dedi:
“Seninle kadını, onun soyuyla senin soyunu birbirinize düşman edeceğim. Onun soyu senin başını ezecek, sen onun topuğuna saldıracaksın.”36
Şeytan bu sözleri hatırlıyordu. Böylece geleceği önceden bildirilen Mesih’in, Havva’nın soyunun aleyhinde çalıştı. Şeytan, kendisine verilen “Oğul” unvanını taşıyan İsa’nın Allah’la özel bir ilişkisi olduğunu biliyordu. Bu unvan İsa’nın Şeytan’ın dünya üzerindeki hakimiyetini yıkacak güce sahip olduğunu belirtmektedir. İsa Allah’ın insanları günahlarından kurtarma tasarısın temel taşıdır ve Şeytan O’nu engellemek için elinden geleni yapmaktadır.
Matta 4. bölüm, 5–7 ayetlerini okuyarak devam edelim:
5–6 Sonra İblis O’nu kutsal kente götürdü. Tapınağın tepesine çıkarıp, “Tanrı’nın Oğlu’ysan, kendini aşağı at” dedi, “Çünkü şöyle yazılmıştır: ‘Tanrı, senin için meleklerine buyruk verecek.’ ‘Ayağın bir taşa çarpmasın diye Seni elleri üzerinde taşıyacaklar.’” 7 İsa İblis’e şu karşılığı verdi: “‘Tanrın Rab’bi denemeyeceksin’ diye de yazılmıştır.”
Şeytan yeniden İsa’ya “Oğul” olarak benzersiz statüsü hakkında meydan okuyor. Bir kralın oğlu krallığın diğer tebaasının üzerindedir. Şeytan Allah’ın tahtına oturmayı ve kral olmayı istemişti. Fakat statüsü Şeytan’dan daha yüksek olan İsa, onun yoluna çıkıyordu. Şeytan’ın gerçekten İsa’yı hileyle öldürmeye ve rakibini ortadan kaldırmaya çalıştığını görüyoruz.
Şeytan kutsal yazıdan alıntı yapıyor, fakat onun yorumu yalnızca aldatıcı değil, aynı zamanda eksik. Şeytan şöyle dedi:
“Çünkü... Tanrı, senin için meleklerine buyruk verecek.” Fakat şu sözleri atladı:
“Bütün yollarında seni tutsunlar diye.”37
Bu birinci bölüm önemli, çünkü “bütün yollarında” ifadesi Rabb’in yolları anlamına gelir. Allah’ın doğruluğunu sınamak için, kendimizi Allah’ın mucizelerinin bizi kurtarması gereken durumlara sokmamalıyız. Gerçek imanın taklidi cüretkârlıktır.
Şeytan İsa’ya şöyle dedi, “Kendini aşağı at.”
Şeytan bizi günaha ayartabilir, fakat zorlayamaz. Biz yalnızca kendi rızamızla günah işleriz.
Şeytan’ın Allah’a karşı öfkesinde ve isyanında gördüğümüz ilave bir boyut da, bunun aynı zamanda şiddetle İsa’ya yönelik olması. Şeytan’ın İsa’yı üçüncü ve son kez ayartışında, bu konuyu daha net bir şekilde görüyoruz. Bundan sonra neler olduğunu görmek için Matta 4. bölüm, 8–10 ayetlerine bakalım:
8 İblis bu kez İsa’yı çok yüksek bir dağa çıkardı. O’na bütün görkemiyle dünya ülkelerini göstererek, 9 “Yere kapanıp bana taparsan, bütün bunları sana vereceğim” dedi. 10 İsa ona şöyle karşılık verdi: “Çekil git, Şeytan! ‘Tanrın Rab’be tapacak, yalnız O’na kulluk edeceksin’ diye yazılmıştır.”
Şeytan İsa’ya tüm dünya krallıklarını vermeyi teklif ederek, bunu yapmaya yetkisi olduğu iddiasında bulunuyordu. İsa Şeytan’ın iddiasına itiraz etmedi. Neden? Çünkü Adem günah işlediğinde dünyanın egemenliğini Şeytan’a vermişti ve Şeytan da bunu bir ölçüde denetimine almıştı. Fakat Pergamumlu asi Aristonikos gibi, Şeytan da krallığın gerçek sahibi değildir. O bir gaspçıdır. Aristonikos iktidarın Roma yerine kendisinde olması halinde yurttaşlara daha fazla özgürlük vadetti. Aynı şekilde Şeytan da insanlara, Havva’ya telkin ettiği gibi, şunları söylemektedir:
“Yönetici olarak beni desteklerseniz, size Allah’ın verdiğinden daha büyük özgürlükler veririm. Tanrılar gibi olursunuz.”
Şeytan kendisine ibadet edilmesini ister. Bunu açıkça söyler. İsa Şeytan’a eğilip tapınsaydı, Şeytan İsa’nın özel unvanını ve yetkisini çalardı; tıpkı Adem’den çaldığı gibi. İsa Şeytan’a itaat etseydi, Allah tarafından kendisine verilmiş olan egemenliği başkasına vermiş olurdu. Kime itaat edersek onun hizmetkârı oluruz. Aristonikos’un kralın oğlu ve tahtın yasal varisi olduğu iddiasında bulunduğu gibi, Şeytan da evrenin tahtında oturma hakkı olduğunu haksız bir şekilde iddia ediyor.
Mesih ile Şeytan arasında sürmekte olan bir güç mücadelesi vardır. Allah, İsa’nın Oğul olduğunu söylüyor. İsa, Şeytan’dan daha yüksek bir statüye sahiptir. Şeytan kendisine Tanrı gibi tapınılmasını istemektedir, fakat kendisinden daha büyük biri varken bunu elde edemez. Bu nedenle kendisini İsa’nın üzerine çıkarmaya çalışmaktadır.
Şeytan İsa’yı Allah’ın iradesinin dışına çıkması için üç farklı şekil- de ayartmaya çalıştı. İsa, Şeytan’ın imalarını geçersiz çıkarmak için üç kez Eski Ahit’ten alıntı yaptı. Ayartıya karşı bizim de özel bir silahımız var; bu da Allah’ın sözüdür.
Yanlışlık yapmak için ayartıldığınızda ne yaparsınız? Yardım için Allah’a dua eder misiniz? Yapılması gereken şey budur. Ayrıca, Allah’ın sözünde bulunan emirleri ve vaatleri tekrarlayarak ayartıya karşı ruhunuzu güçlendirebilirsiniz. Bu gibi durumlar için, kutsal yazıları ezberlemek çok önemlidir.
Allah şöyle demişti:
“Tanrınız RAB’bin sizi kırk yıl boyunca çölde dolaştırdığı uzun yolculuğu anımsayın! Buyruklarına uyup uymayacağınızı, amacınızın ne olduğunu öğrenmek için sizi sıkıntılara sokarak sınadı. Sizi aç bırakarak sıkıntıya soktu. Sonra sizin de atalarınızın da bilmediği man ile sizi doyurdu. İnsanın yalnız ekmekle yaşamadığını, RAB’bin ağzından çıkan her sözle yaşadığını size öğretmek için yaptı bunu.”38
Gündelik ekmeğimiz için Allah’a bağımlıyız. Allah çölde İsraillilere kendisi olmasaydı açlıktan öleceklerini gösterdi. Ancak bu, ebedî ölüm sorununu çözmüyor. Allah, O’na güvenir ve O’nun sözüne itaat edersek ne bu hayatta, ne de ebedî hayatta terk edilmeyeceğimizi onlara gösterdiği gibi bize de göstermektedir.
Şeytan her bir kişiye gelerek, gündelik faaliyetlerini yerine getirirken Allah’a kulluk edemeyecekleri bir durum meydana getirecektir. Allah’ın sözüne itaatleri, geçim vasıtalarının kesilmesine neden olacak gibi görünebilir. Şeytan, hayatta kalabilmek için Allah’ın emirlerini bozmanın gerektiğini ileri sürecektir. Fakat İsa, Allah’ın iradesinden ayrılmaktansa sıkıntı çekmenin daha iyi olacağını örnekleyerek gösterdi. Soracağımız soru şu olmalıdır:
“Allah’ın emri nedir, O’nun vaadi nedir?”
Böylece, Allah’ın isteğini yerine getirmeli ve sonuçları Allah’a bırakmalıyız. Matta 4. bölüm, 11. ayeti okuyarak öyküyü bitirelim:
11 Bunun üzerine İblis İsa’yı bırakıp gitti. Melekler gelip İsa’ya hizmet ettiler.
Şeytan’ın çölde İsa’yı denemesinin ardından, meleklerin gelerek O’na hizmet ettiklerini görüyoruz. Melekler bu dünyada meydana gelen olaylarda gerçekten rol oynarlar. Biz onları göremeyiz. Fakat belli ki Şeytan’ın tarafında olan kötü melekler ve Mesih’in tarafında olan iyi melekler vardır.
Mesih’in melekleri bize hizmet ederler, bizi korurlar, hatta kimi zaman hayatlarımızı kurtarırlar. Allah bizi günahla ve kötülükle olan çatışmada yalnız bırakmamıştır. Onları göremesek de, melekler gerçek imanlılara yardım ederler.
Bu dersimizde Şeytan’ın Allah’a isyanının, yalanlarıyla İsa’ya saldırdığında yeni bir boyuta ulaştığını gördük. Şeytan, İsa’nın “Oğul” unvanını sorguladı. İsa’yı kendisine tapınmaya ikna etmeye çalıştı. Kıskançlığın ve kendini yüceltmenin bir kişiyi kötülük etmeye nasıl teşvik ettiğini bir örnekle görelim.
Uçar bey bir hastanenin travma merkezinde doktordu. Bir gün bir toplantı için o sinden ayrılması gerekti. Hemşirelere şöyle dedi:
“Yetki ve sorumluluğu Tunç Bey’e veriyorum. Sorularınız olursa, ona sorun.”
Ne var ki, Namık Bey travma merkezindeki diğer doktorlardan biriydi ve yetkinin kendisinde olmasını istiyordu. Böylece hemşirelere emirler vermeye başladı. Hemşireler karşı çıktıklarında şöyle dedi:
“Uçar Bey yetki ve sorumluluğu bana verdi. Ben doktorum. Size söyleneni yapın.”
Doğal olarak, hemşireler doktorun emirlerini yerine getirmemekten çekiniyorlardı. Fakat onun Uçar Bey’in kararına isyanından ve Tunç Bey’in yetkisine saygısızlığından rahatsızdılar. Namık Bey’in iddiasını kabul etmekten çekindiler. Namık Bey, yetkisinin şüphe altında olduğunu görerek, herkesin önünde Tunç Bey’in itibarını sarsmaya karar verdi. Namık, Tunç Bey’in hata yapmasını sağlarsa yetkinin kendisinde olacağına inanıyordu.
Namık Bey Tunç Bey’e şöyle bir teklifte bulundu:
“Bak, bu hastayı taburcu edebilirsin. Tek bir intrakraniyal kanama yüzünden 24 saat gözetim altında tutulmasına gerek yok. Zaten yarası 5 mm’den az ve pıhtılaşma bozukluğu geçmişi, zehirlenme ve çoklu bağlı zedelenmesi yok. Başka hastalar geliyor, yatağa ihtiyacımız var.”
Tunç Bey bu koşullarda hastayı taburcu etmenin riskinin çok düşük olduğunu biliyordu. Ancak bu durumlarda hastane protokolünün 24 saat gözetim olduğunu da biliyordu. Tunç Bey protokolü bozmayı reddetti. Bunun kendisinin ve diğer personelin daha çok çalışmasını gerektireceğini biliyordu. Gerçekten de daha fazla hasta için yer açmak zorundaydılar.
Uçar Bey döndüğünde ve durumu öğrendiğinde, Tunç Beyi kararından ve fazladan çalışmasından ötürü tebrik etti.
“Protokollerimizin var olmasının bir nedeni var. Burada olmadığım zaman doğru olanı yapman için sana güvenebileceğimi anlıyorum.”
Namık Bey, Tunç Bey’e teklifini hastaların yararına olması için yapmadı. Kıskanmıştı ve Tunç Bey’in üstün mevkiinden düştüğünü görmek istiyordu. Başka birini alaşağı ederek kendisini yüceltmeye çalışıyordu.
Şeytan, İsa’nın Allah’ın sözünden şüphelenmesini sağlayarak, O’nun Mesih ve “Oğul” mevkiini gasp etmeye çalıştı. Fakat İsa dinlemedi. O, Allah’a ve emirlerine sadık kaldı. İsa, Şeytan’ın imalarını etkisiz hale getirmek için kutsal yazıların vaatlerine dayandı. Şeytan İsa’ya baktığında, kendisini yok edecek olan “kadının soyunu” gördü. İsa Şeytan’a baktığında, ezilmesi gereken bir yılan gördü. İsa bu kez Şeytan’ın başını ezmemiş olsa da, onun zamanı geliyor!
Tartışma Soruları
1. Ayetleri tekrar okuyun. İsa’yı çöle yönlendiren kimdi?
2. Kendi hatanızın sonucu olmayan zor durumlarla karşı karşıya kaldığınızda, İsa’nın çöldeki deneyimi imanınızı nasıl
güçlendirebilir?
3. Kıskançlığı işbaşında gördüğünüz bir zamanı düşünün. Sonucu ne oldu?
4. Şeytan açıkça İsa’yı yok etmek için çalışıyordu. Şeytan bugün de çalışmaktadır. O nasıl çalışır ve neyi
gerçekleştirmeyi ummaktadır?
5. Bugün İsa’nın “Oğul” unvanını sorgulayan kişiler var mıdır? Sizce İsa buna nasıl karşılık verirdi?
24 Bkz. Kaderi Değiştiren 3, ders 17.
25 Bkz. Markos 1:3.
26 Bkz. Matta 1:23.
27 Bkz. Markos 1:11.
28 Bkz. Kaderi Değiştiren 4, ders 3.
29 Bkz. Yaratılış 3:1.
30 Bkz. Yeşaya 14:12.
31 Bkz. Hezekiel 28:14.
32 Bkz. Yeşaya 14:13; Hezekiel 28:17.
33 Bkz. Hezekiel 28:13.
34 Bkz. Yaratılış 3:4, 5.
35 Bkz. Eyüp 1:9–11.
36 Bkz. Yaratılış 3:15.
37 Bkz. Mezmur 91:11 (KM).
38 Bkz. Yasa’nın Tekrarı 8:2, 3.